top of page

Arama Sonuçları

"" için 21 öge bulundu

Blog Yazıları (18)

  • THROUGH THE EYES OF FORMER REFUGEES: NEW REFUGEES (A Sociological Study)

    Ongoing wars, famines, and economic reasons have led to a significant increase in the number of migrants worldwide in recent years. Turkey is a country that receives migration from many nations due to its geographical location connecting Europe and the Middle East. As a result of these migrations, our country has experienced demographic, cultural, and economic changes, causing transformations in the coexistence, social relationships, and perceptions of both the native population and immigrants from different countries. Although Turkey has received migration in the past, as seen in the example of Afghan refugees, the issue of migration began to take an important place on Turkey's agenda with Syrian asylum seekers. The aim of this project is to investigate the perspectives of Afghan refugees who migrated to Turkey in 1982 due to occupation and internal war, towards Syrian asylum seekers who arrived in our country in 2011 due to the Arab Spring, under the subheadings of "social relationships, cultural/religious unity, and social life" from a sociological perspective. Additionally, we aim to examine whether the age differences among voluntary Afghan participants have an impact on their perspectives and whether it shows variation. Our study employs a mixed-methods approach, combining qualitative and quantitative methods. While literature review studies investigating the perspectives of Turkish citizens towards Syrian asylum seekers have been found, no studies related to our specific subject have been encountered. The distinctiveness of our study lies in focusing on the perspective of former refugees towards new asylum seekers. Within the scope of the project, fieldwork was conducted, and semi-structured interviews were conducted with 80 Afghan refugees residing in Ovakent Neighbourhood in our city. A 16-question survey prepared by us was also administered. Upon analysing the data obtained from the study, it is observed that Afghan refugees have a positive perspective towards Syrian asylum seekers, and cultural/religious unity positively influences their perspectives. According to the responses obtained from the semi-structured interviews, it is seen that participants in the middle-aged and older groups have a more positive view compared to younger participants.

  • 'Immanuel Kant' Hayatı

    Eski Prusya dinsel takviminde 22 Nisan tarihi Emanuel’e denk geldiği için, Johann Georg Kant ve Anna Regina Kant’ın dördüncü çocukları olarak 1724 yılında,Königsberg’te dünyaya gelen filozof, Emanuel adıyla vaftiz edilir.Yıllar sonra üniversiteye başladığında yetkilinin adını Emanuel Kandt olarak kaydetmesine karşın adının Emanuel değil, Immanuel olduğuna hükmeden ve bu konuda ciddi bir hassasiyet taşıyan da Kant’ın kendisidir. Adının Kitab-ı Mukaddes’te geçtiği biçimiyle, yani İbranice telaffuzuna uygun olarak yazılması konusunda ısrar etmesinin yanı sıra, Kant adıyla açıkça gurur duyar,yaşlılığında bile adından ne kadar hoşnut olduğunu anlatmaktan vazgeçmez.Babası George Kant bir saraçtır; çok sevdiği ve yaşamında ne kadar önemli rol oynadığını sürekli vurguladığı annesi, Anna Regina Kant, ise Königsberg’li bir başka saraç ustasının kızıdır. Emanuel dördüncü çocuktur ama, kendisi dünyaya geldiğinde yaşayan tek kardeşi, ondan beş yaş büyük olan ablasıdır, diğerleri çok küçük yaşta hayatlarını kaybetmiştir. Annesinin Emanuel’in de erken yaşta öleceğine ilişkin korkuları vardır, oğlu için bu yüzden bu kadar anlamlı bir ad seçer.Anne ve babasının Kant'ın üzerine bu kadar titremelerinin de sebebi budur... Kant da zaten yaşamı boyunca hastalık hastası olmuş, sağlına sürekli dikkat etmiştir."Sereserpe soluk alıp veremezdi ,çelimsizdi sinirleri. Baskıdan yeni çıkmış bir gazete ya da kitap görmesin, taze mürekkep kokusundan ötürü, hapşırmadan aksırmadan kurtulamaz, başına ağrı gelirdi. Azıcık ağzı açık yürüse nezle olurdu. Sokakta kimseyle konuşmazdı onun için.”(Nermi Uygur,Güneşle İçinde,"Kant") Kant yaşamı boyunca annesi ve babası ile ilgili tek kötü söz söylemez. Bir tür saygı besler içinde babasının 1746’daki ölümünden sonra Kant aile defterine şunları yazar:Mart'ın 24’ünde sevgili babam huzurlu bir ölümle aramızdan ayrıldı…Yaşamı boyunca ona çok güzel gün göstermeyen Tanrı, ebedi neşeye onu da ortak etsin.” Annesi söz konusu olduğundaysa Kant yukarıda bahsettiğim o duygusal bağı gösterir niteliğinde:“Annemi asla unutmayacağım, çünkü iyiliğin tohumlarını yüreğime serpen ve yeşerten odur; kalbimi doğanın güzelliklerine açmış, yeni şeyler düşünmemi ve düşündüklerimi geliştirmemi sağlamıştır; onun yaşam düsturu bütün yaşamım boyunca asla kaybolmayan bir etki bırakmıştır üzerimde." demiştir (Annesi 1740’da, babasından erken ölür, bu ölüm sırasında aile artık gerçekten yoksuldur.) Kardeşlerine gelecek olursak;Kant’ın kardeşleriyle pek arası olmadığını söyleyebiliriz.Yaşamının sonlarında,kız kardeşi Katharina ona bakmaya başladığında,"ne kadar basit insanlarla uğraşmak zorunda kaldığından" şikayet eder.Kendisi Collegium Fridercianum’da okurken dünyaya gelen erkek kardeşi Johann Heinrich’in mektuplarına çoğunlukla yanıt vermez örneğin. Ama tabii ki onlara karşı olan *ödevlerini* yerine getirmekten de asla kaçmaz.Kısaca Kant’ın genel olarak ailesinden pek hoşnut olmadığını ama sorumluluk sahibi bir insan olarak ailevi görevlerinden de ödün vermediğini söyleyebiliriz.Kant ebeveyninin ona “ahlaki açıdan tam da gerektiği gibi bir eğitim " verdiğini söylemekten geri kalmaz,Kant pedogoji derslerinde fiziksel ve ahlaki eğitimi birbirinden ayırır ve ikincisi için hiçbir yasağın,tehdidin,cezanın ya da örneklemin işe yaramayacağını çünkü ahlaki eylemlerin kökeninin maksimlerinde olduğunu söyler.(Kuehn,'Kant') Diğer taraftan,Kant’ın ailesi oldukça dindar bir ailedir.Özellikle annesinin Protestan Alman kiliseleri bünyesinde ortaya çıkan dinsel bir hareket olan Pietizme bağlılığı çok ciddidir.Yüzeysel olarak Pietist hareketin, dönemin Protestan ortodoksluğunun aşırı biçimci tavırlarına bir tepki olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Kant’ın Pietizm gibi sofu bir harekete bile, yeri gelince içten bir saygıyla yaklaştığı ortada (hatta ilerki yıllarda ki bazı kuram ve görüşlerini küçük yaştaki anne taleplerine bağlar) Kant’ı laikleştirme konusunda bazen biraz ileri gittiğimiz de bir gerçektir. Ayrıca Kant’ın bir “aydınlanmacı” olup olmadığı bile, bütünüyle, “aydınlanma için geçerli kılınan ölçütlere bağlıdır."Öte yandan, Kant’ın, erken dönem biyografilerinde söylenenlerin aksine, Hıristiyanlığın kendisinden pek hazzetmediği yaşamı boyunca bir tür panteizmi savunduğu ama özellikle üniversite yıllarında,okuldan kovulma korkusuyla,bunu dile getiremediği bilinmektedir.Kant Pietistleri yer yer övse de ilerki yıllarda dahi Collegium Fridericianum da geçirdiği öğrencilik yıllarını öfke ve nefretle anacaktır: "Birçok insan gençlik yıllarının yaşamın en güzel yılları olduğunu düşünür, ama büyük olasılıkla yanlıştır bu. Gerçekte en zor yıllardır gençlik yılları, çünkü kişi öyle bir disipline tabidir ki, çok az arkadaşı olur, özgür olduğu zamanlar daha da azdır" Kant'ın bu yorumunun nedeni haftada altı gün okulda kalması böyle bir disiplin içerisinde olsa olsa yüksek memur,papazlığa hazırlanmasıdır herhalde.Kant'ın 1746’da tamamlanıp ancak 1749’da yayımlanan ilk yapıtı Kräfte’nin en azından, Kant’ın Collegium Fridericianum’da mustarip olduğundan şikayet ettiği baskıdan kurtulmasının, özgürlüğe kavuşmasının simgesi olduğu söylenebilir.1748’de üniversiteyi bitirdiğinde Kant, özgürlüğüne kavuşmuş, entelektüel gelişimini büyük ölçüde sağlamış, bu arada babasını kaybetmiş, ciddi bir parasal sıkıntı içinde belirsiz bir gelecekle yüz yüze kalmış durumdadır.Aynı yıl malikanelerde özel dersler vermeye,Hofmeister'lik yapmaya başlar.Kant bu dönemde,kendi deyişiyle "yol,yordam" öğrenir,burjuva yaşamının inceliklerine hakim olur.Ayrıca Borowski Kant’ın geç dönem yapıtlarının taslaklarını bu dönemde oluşturduğunu söyler.Kant karnını doyurmak için epey ders vermek zorunda kalır. Derslere başladığı ilk yarıyıl (kış 1755-56) mantık, metafizik, matematik ve fizik öğretir. 1756 yazında bunlara coğrafya da eklenir ve böylece Kant’ın ders yükü haftada 24 saate çıkar.Kant'ın rutinlerine tamamıyla bağlı, sıkıcı bir yaşam sürmesinin aksine (ileri yaşlarında böyle bir yaşam sürdüğü doğru olsa da)*Kant'ın ödevlerimiz arasında saydığı şeylerden biri de “çevremizdekiler üzerinde itici ya da kötü bir izlenim bırakmamak"tır* Kant, felsefenin, gerçekleştirdiğimiz salt yaşamsal fonksiyonları aşan şeylerle ilgili olduğunu söyler ve beğensek de beğenmesek de, bütün Kant felsefesinin asıl amacı insanı özerk ahlaki faile dönüştürmektir ki aşağıdaki satırlar bunu doğrular niteliktedir : İki şey, üzerlerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse, insanın ruhsal yapısını hep yeni, hep artan bir hayranlık ve korkunç bir saygıyla dolduruyor:üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası. Her ikisini, karanlıklarla gizlenmiş ya da benim ufkumun ötesinde aşkın alanda imişlercesine aramama ve tahmin etmeme gerek yok; onları önümde görüyorum ve doğrudan doğruya benim kendi varoluşumun bilincine bağlıyorum... Yaşamının sonlarında tartışma heyecanını yitirmediği görülen Kant'ın bilindik sıkıcı portresi,büyük olasılıkla son yıllarında sürdüğü yaşamdan ileri gelir. Kuehn, Kant’ın yaşamının son döneminin rutinlere çok daha bağlı olduğunu, yaşlı filozofun, arkadaşları birer birer ölürken kendisini toplumsal yaşamdan iyice soyutladığını söylüyor. -Beyler, ölümden korkmuyorum; vakti gelince ölmesini de bilirim. Tanrı şahidim olsun ki, öleceğimi hissettiğim gece yine avuç açacak ve Tanrı’ya övgüler olsun diyeceğim. Ama arkamdan bir iblis yanaşır da, kulağıma, “İnsanları mutsuz ettin” derse, o zaman işler değişir _Epistemolojik yaklaşımı:_ Kant yargıları temelde 4'e ayırır: Analitik posteriori/Analitik priori/Sentetik posteriori/Sentetik priori #Analitik yargılar, yüklemi öznesinde bir şekilde veya zimmen içerilen ve özne konumunda bulunan terimin çözümlenmesiyle elde edilen yargılardır. Yani Kant'ın tabiriyle 'açıklayıcı yargılardır.Sözgelimi "güller çiçeklerdir"önermesi gibi #Sentetik yargılarda ise yüklem öznede içerilmez. Örneğin "Bazı güller beyazdır" gibi. Kant'ın tabiriyle 'bilgimizi arttırıcı yargılardır' (Ahmet Cevizci) https://youtu.be/Z5DN2ISoM0ghttps://youtu.be/8bIys6JoEDw https://youtu.be/nsgAsw4XGvU https://youtu.be/XK2x43Q9GGQ https://youtu.be/LeKlTQ28_CA

  • ORTA ÇAĞ'IN EN YETENEKLİ BATILI MATEMATİKÇİSİ VE SAYILARI

    Leonardo 1170 yılında (Kesin doğum tarihi bilinmemektedir.) İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu. Babası İtalyan bir tüccar ve gümrük memuru olan Guglielmo'dur. Takma adı Bonaccio idi ve bu ad, iyi tabiatlı veya sade ruhlu anlamına gelmekteydi. Annesi Alessandra, Leonardo 9 yaşındayken öldü. Leonardo babasının takma adını miras olarak aldı. İtalyanca Filius Bonacci, Bonacci'nin oğlu anlamına gelmekteydi ve Leonardo bu nedenle Fibonacci diye anılmaya başlandı. Fibonacci, babası tüccar olduğundan ülke ülke dolaştı ve böylece Hint-Arap rakamlarını öğrendi (0,1,2,3...). Bir de bunları öğretecekti tabii ki. Hem de o zamanın yöntemiyle çok kolay bir metotla. Liber abacide adlı eserle küçük bir abacide yani abaküsle. Bu öğretim amacından şaşmadı zira eser rakamların konumsal gösterimi, ticari defter tutma, ağırlık ve ölçüleri dönüştürme, faiz hesaplama, para değiştirme, irrasyonel sayılar, asal sayılar, sayı sistemi ve en önemlisi tavşanlar gibi konulara değiniyor. Tavşanlar mı? İyi gidiyorduk? Ne oldu birden? Evet, tavşanlar. Fibonacci burada kapalı ortamdaki bir tavşan çiftinden başlayan tavşan ailesinin üremesinden bahsediyor. Fikre göre her tavşan 1 ayda 1 yavru meydana getirir. Buna göre ise çift, bire birken 2, bire bire ikiyken 3, bire bire ikiye üçken 5 olur. Sonuç olarak şimdi tartışacağımız ünlü "Fibonacci sayı dizisi" oluşur. Aslında, 5. yüzyılda bile Hintli matematikçiler bu diziden haberdardı. Fakat Fibonacci bunu Avrupa'ya duyuracaktı. Gerçekten de duyurduğunda ise bu durum Avrupa'daki bilimsel gelişmelere geniş bir kapı aralığı bırakacaktı. Dizi şu kuralla bulunmakta olup şöyledir: n (girdi) ve F (dizi çıktısı) doğal sayılar olmak üzere; n=0 ise F=0 n=1 ise F=1 F>1 olduğu tüm durumlarda F= n-1+n-2 olur. Böylece dizi 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34... şeklinde olur. ( Tavşan problemini böyle çözse de Fibonacci altın orandan bihaberdi. Liber abacide'de bundan hiç bahsetmemişti. Dizinin ileri elemanlarında, bir sonraki elemanın bir öncekine oranı altın oran adı verilen ve yaklaşık 1,618 (1:0,618) değerine eşit bir sayıyı verir. Altın oran matematikte genellikle φ harfi ile gösterilir. Tabiattaki canlılarda uzuvların oranı altın oran adı verilen 1.618... sayısına uygunluk gösterir. Altın orana uygun ölçülerdeki nesnelerin ve canlıların daha estetik olduğu ve güzel göründüğünü söylerler. Ayçiçeğinin ve papatyanın merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru taneler sayıldığında çıkan sayılar Fibonacci dizisinin ardışık terimleridir (İsteyen deneyebilir veya aşağıdaki videoya tıklayabilir.) Peki, bu altın oranı nasıl kanıtlayabiliriz? Bölme işlemiyle elbette. Mesela oran küçükten büyüğe doğru şöyle yaklaşıyor: 1/0=Tanımsız 1/1=1 2/1=2 3/2=1,5 5/3=1,6666666666666666666666666666667 8/5=1,6 13/8=1,625 21/13=1,6153846153846153846153846153846 34/21=1,6190476190476190476190476190476 diye devam ediyor. Fark ettiyseniz sayı gitgide orana daha fazla yaklaşıyor. Sonunda görüyorsunuz ki bununda bir oranı ortaya çıktı. Hayattaki her şeyin bir düzen içinde olması gibi. Umarım tavşanlarla aranızı iyi tutuyorsunuzdur çünkü insanların aksine deyim yerindeyse onlar "ne kokar ne bulaşır." Daha detaylı bilgi için aşağıya kaynakçayı bıraktım. Oradan yararlanabilirsiniz. Hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim. Görüşmek dileğiyle. KAYNAKÇA:https://tr.wikipedia.org/wiki/Altın_oran https://tr.wikipedia.org/wiki/Fibonacci_dizisi https://en.wikipedia.org/wiki/Liber_Abaci https://en.wikipedia.org/wiki/Fibonacci AYÇİÇEĞİ KONUSUNA İNANMAYANLAR VE HIZLI BİLGİCİLER İÇİN: https://youtu.be/z9d1mxgZ0ag https://www.treehugger.com/nature-blows-my-mind-hypnotic-patterns-sunflowers-4859272#:~:text=Sunflowers%20are%20more%20than%20just,of%20the%20previous%20two%20numbers. http://www.baskent.edu.tr/~tkaracay/etudio/agora/zv/2008/fibonacci3.htm

Hepsini Görüntüle
bottom of page