top of page

Hititler ve II. Şuppiluliuma

Hititler (M.Ö. 1650- 1200)


Hititler ya da Etiler MÖ 1600 yılında, Tunç Çağında İç Anadolu’daki Hatti beyliklerini (M.Ö. 2500-2000/1700 yıllarında Anadolu'da yaşamış bir uygarlık.) ele geçilerek merkezi Hattuşaş (Çorum il merkezinin 82 km güneybatısındaki günümüzdeki adıyla Boğazkale ilçesinde bulunmaktadır.) olarak Anadolu’da kurulmuştur. Kurucusu Labarna’dır.


Halk Hititçe ve Luvice (Luvi dili (Luvice) Anadolu’nun yerli halklarından biri olarak kabul edilen Luviler’in dili olup, Anadolu’nun en eski dillerinden biridir.) dillerini konuşurken tabletlerde Sümerce ve Akadça yazılara da rastlanmıştır. Eski Asur medeniyetinden aldıkları çivi yazısı ile Mısır hiyerogliflerine benzeyen Anadolu hiyeroglif yazısını kullanmışlardır. Anadolu Hiyeroglifleri tipolojik olarak Mısır hiyerogliflerine benzese de grafiksel olarak çok ilişkisi yoktur. Hitiler çok Tanrılı dine inanmış ve anal adı verilen yıllıklar tutmuşlardır. Bu yıllıklar ile Hitit Hükümdarları Tanrıya hesap vermiş ve yaşanılan olayları tarafsız bir biçimde Tanrıya anlatmışlardır bu nedenle Hititler tarihte tarafsız yazımın öncüsü sayılır.


Tavananna Hititlerde yaşadığı sürece kralın eşi olan kraliçeye verilen Hititçe bir unvandır. Hititler, hükümdarlığını sürdüren mevcut Tavananna'nın sadece ölümünden sonra yerine kralın yeni eşinin Tavananna olarak geçebildiği teokratik bir monarşiyle yönetilmekteydi. Tavananna, Hititçe'de "egemen kraliçe" anlamına gelmektedir.

Kraliçelik müessesesi Hattiler’den olduğu gibi alınmıştır. Kraliçenin kral eşi olarak taşıdığı egemen gücünü, kralın ölümünden sonra devam ettirmiştir. Bu özellik tüm Hitit kraliçelerinde olmasa da birkaç hatırı sayılır örnek mevcuttur. Bunlardan III.Hattuşili’nin karısı Puduhepa’nın ayrı bir yeri vardır. Kralla birlikte ülkesini yöentmiş, kralın ölümünden sonra oğlu Tuthalia ile yönetimi devam ettirmiştir. III. Hattuşili döneminde kraliçenin Mısır Firavunu II. Ramses ve onun eşi ile yazıştığını biliyoruz.Kraliçe, kralla birlikte dini törenlere katılırdı. Aile ferdi Hitit prensleri askeri seferlere katılırlar, devlet idaresini öğrenirler, başrahip olarak da atanırlardı. Ayrıca prensler, kraliyet ailesine mensup olanlar birlikte valiliklerde ve yüksek memuriyetlerde de yer almışlardır. Üst düzey ileri gelenler krala sadakat yemini ile bağlıydılar ve verdikleri hizmetlerin karşılığında kendilerine toprak bağışlanmıştır

Aynı zamanda Hititler Pankuş adı verilen bir meclis kurmuşlardır, mevcut belgeler Pankuş'un görevlerinin hukuki alanda olduğunu gösterir. Pankuş önemli antlaşmalara ve kraliyet bildirilerine şahitlik etmiş, ayrıca bir yürütme/denetleme kurulu gibi görev alarak bunların yerine getirilmesini sağlamıştır. Kralın bile bu meclisin önüne çıkarılması yükümlülüğü olmakla beraber bunun ve diğer yetkilerin kullanıldığına dair kanıt yoktur. Bu meclis, Hitit kralı I.Hattuşili ve Telepinu zamanında etkisini yitirmiştir. Eski Hitit çağına ait ve kraldan yapması istenenleri açıklayan bir metin dönemin ideal sosyal devlet anlayışı için önemlidir: “Onların eline ekmek ver; hasta olana yardım et, ona ekmek ve su ver. Sıcaktan bunalmışsa onu serine, soğuktan üşümüşse onu sıcağa götür… Aç olana ekmek, (hastaya) merhem, çıplağa giysi ver!” İlk kral I.Hattuşili ve son kral II.Şuppiluliuma ile beraber 25’in üzerinde Hitit kralı hüküm sürmüştür.

Hitit tarihi M.Ö. 1650-1450 Eski Krallık ve M.Ö. 1450-1200 Hitit İmparatorluk Devri olmak üzere iki safhada incelenir. Hititler Anadolu’da hakimiyeti kurduktan sonra Suriye’ye seferler yapmışlardır. M.Ö. 1274’ de Mısır’la yaptıkları Kadeş Savaşı sonrası, M.Ö. 1269 yılında tarihteki ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması'nı gerçekleştirmişlerdir. Hitit Devleti'nin kuruluşundan itibaren, sanattaki Mezopotamyalı unsurlar kaybolarak, Anadolu’nun yerli sanatıyla birleşmiştir. Sanatta, boyutları büyümüş anıtsal eserler ortaya çıkmıştır. Mabetler, saraylar, sosyal yapılar, kaya kabartmaları ve orthostatlarla (bina cephelerinde alt sırada yer alan kabartmalı taşlar) önceki sanattan ayrılır.

M.Ö.1500’lerden sonra Hitit devlet sisteminde önemli değişiklikler olmuş; kralın yetkileri artmış, mutlak bir güç haline gelmiş ve “panku” kaldırılmıştır. Yakındoğu’da bir güç olan Hitit devleti kendisine bağlı krallıklar ve kendisine eşit ülkelerle antlaşmalar yapmıştır. Dünyanın ilk uluslar arası antlaşması Mısır kralı II.Ramses ile Hitit kralı III. Hattuşili arasında imzalanan “Kadeş Antlaşması” dır. Bu antlaşma iki büyük kral tarafından imzalanmış, altın tabletlere yazılmış, Mısır’da tapınak duvarlarına işlenmiştir.

Hititler geniş topraklar üzerinde egemenlik sağlamışlar ve kontrolü yürütmek bazen güç olmuştur. Ele geçirilen toprakların kontrolü önceleri kral ailesi üyelerine verilmiştir. Sonraları Hitit etki alanının genişlemesine bağlı olarak soylu ailelerden gelen kumandanlara ve valilere verilmeye başlanmıştır.

Hitit Kralları

Eski Krallık Dönemi

  • I. Labranda

  • I. Hattuşili (M.Ö. 1660 – 1630)

  • I. Murşili (M.Ö. 1630 – 1600)

  • I. Hantili (M.Ö. 1600 – 1570)

  • I. Zidanta (M.Ö. 1570- 1560)

  • Ammuna (M.Ö. 1560 – 1540)

  • I. Huzziya (M.Ö. 1540 – 1535)

  • Telepinu (M.Ö. 1535 – 1510)

Orta Krallık Dönemi

  • Alluvanna (M.Ö. 1510 – 1500)

  • Tahurvaili ?

  • II. Hantili (M.Ö. 1500 – 1490)

  • II. Zidanta (M.Ö. 1490 – 1480)

  • II. Huzziya (M.Ö. 1480 – 1460)

Büyük Krallık Dönemi

  • II. Tuthaliya (M.Ö. 1460 – 1440)

  • I Arnuvanda (M.Ö. 1440 – 1420)

  • II. Hattuşili (M.Ö. 1420 – 1400)

  • III. Tuthaliya (M.Ö. 1400 – 1381)

  • Genç Tuthaliya (M.Ö. 1381 – 1380)

  • I. Şuppiluliuma (M.Ö. 1380 – 1346)

  • II. Arnuvanda (M.Ö. 1346 – 1345)

  • II. Murşili (M.Ö. 1345 – 1315)

  • Muvatalli (M.Ö. 1315 – 1282)

  • III. Murşili (M.Ö. 1282 – 1275)

  • Uhri Teşup

  • III. Hattuşili (M.Ö. 1275 – 1250)

  • IV. Tuthaliya (M.Ö. 1250 – 1220)

  • III. Arnuvanda (M.Ö. 1220 – 1200)

  • II. Şuppiluliuma (M.Ö. 1200 – 1190)

Devlet MÖ 14. yüzyıl ortalarında I. Şuppiluliuma yönetimi altında Levant ve Yukarı Mezopotamya'ya değin genişleyerek bir süper güç hâlini almıştır.


Hitit Tapınakları

Kadeş Antlaşması

Hattuşaş (Çorum)


II. Şuppiluliuma (MÖ 1207-1178)


II. Şuppiluliuma IV. Tuthaliya’nın oğlu ve MÖ 1207-1178 yıllarında hüküm sürdüğü düşünülen Hitit İmparatorluğu’nun Yeni (Büyük) Krallık Dönemi’nin bilinen son kralı ve Asur kralı I. Tukulti-Ninurta’nın çağdaşıdır. Komutası altındaki bir donanma Kıbrıslıları yenilgiye uğratmıştır, bu olay aynı zamanda tarihte kaydedilmiş ilk deniz muharebesidir.

Tuthaliya’nın ölümünden sonra tahta veliaht III. Arnuvanda çıkmış, ancak çok kısa bir süre içinde ölmüştür. II. Şuppiluliuma bir dokümanda, bu konuda kendisinin hiçbir günahı olmadığını, ağabeyi hiç varis bırakmadan öldüğü için onun yerine tahta geçtiğini belirtir.

II. Şuppiluliuma döneminde Hiti ülkesinde büyük bir kıtlık çekilidiği de anlaşılmaktadır. Çağdaşı olan Mısır kralı Merenptah’ın [Merneptah (ya da Merenptah), II. Ramses'ten sonra tahta çıkan, 19. hanedana mensup dördüncü firavundur. Babası II. Ramses, annesi İsetnofret'dir. II. Ramses'in 13.oğludur. Savaşçı bir kişiliğe sahiptir. Büyük kardeşi Khan'ın erken yaşta ölmesi üzerine tahta çıkmıştır. Hükümdarlık yılları MÖ 1213- 1203 yıllarını kapsar.] Karnak tapınağındaki (Dünyadaki en büyük antik dini mekân olan Karnak tapınak kompleksi büyük bir açık hava müzesidir ve büyük ihtimalle, Gize Pramitleri'nin ardından Mısır'daki en çok ziyaret edilen antik mekândır.) yazıtlarında “Hatti ülkesini canlı tutabilmek için tahıl gönderildiği…” belirtilmektedir. Ras Şamra (Ugarit ya da Ras Şamra Suriye'de Lazkiye yakınlarında Akdeniz'e kıyısı bulunan antik bir liman şehridir.) kazılarında bulunan bir mektupta II. Şuppiluliuma, vassalı olan Urgarit kralından Suriye’den gelecek olan tahıl yardımlarının acilen transfer edilebilmesi için hiç geciktirilmeden gemi ve mürettebat temin edilmesini ister.

Hatti ülkesindeki kuraklık Hitit devletinde zafiyete yol açmış olmalıdır. II. Şuppiluliuma’nın Akdeniz Bölgesi ve Kıbrıs seferlerinin bu dönemde Doğu Akdeniz sahillerinde büyük bir yıkımı sebep verecek olan Deniz Kavimlerinin yarattığı tehlikelere karşı ve Hitit limanlarını tahıl aktarımı için güvene almak amacıyla yapıldığı şekilde değerlendirilir.

Gene Ras Şamra kazılarında bulunan kayıtlar temel alınarak batıda oluşan tehdit sonucunda Hitit Kralı’nın Urgarit’den destek talebinde bulunduğu bilinmektedir.

II. Şuppiluliuma Alaşiya’da çıkan ayaklanmayı bastırdıysa da devlet çok daha büyük tehlikelerle karşılaştı. İmparatorluk bir yandan Asur saldırıları öte yandan büyük olasılıkla Batı Anadolu halklarının başkaldırısı ve Mısırlılarca “Deniz Halkları” diye adlandırılan ve Anadolu’yu baştanbaşa geçerek Suriye üzerinden Mısır kapılarına dayanan toplulukların göçleri ve Kaşga’ların saldırıları sonucunda yıkılmıştır.

“… birdenbire devletler yıkılıp dağıldılar. Hiçbir ülke onların silahları karşısında dayanamadı: Hatti, Kizzuwatna, Karkamış, Arzawa, Alaşiya...” (III.Ramses)

Yaklaşık olarak M.Ö. 1200 yıllarında, Ön Asya’yı bir göç dalgası kaplar. Anadolu, Suriye ve Mısır, III.Ramses’in deyimiyle “ denizden ve öküz arabalarıyla karadan gelen bu sürüler” in istilasına uğrar. Bir tek Mısır direnebilir. Assur ve Babil daha uzakta olmaları nedeniyle bir yıkıma uğramaz. En büyük zararı Hitit devleti görür ve tam da bu dönemde pek beklenmedik bir şekilde tarih sahnesinden çekilir.

Deniz Kavimleri olarak adlandırılan bu grupların Hatti ülkesini istilası ile Hitit devletinin yıkılması arasında bir paralellik vardır. Ancak o devrin hatırı sayılır askeri güçlerinden birine sahip politik bir yapının birdenbire yıkılması pek olanaklı değildir. Elbette ki bu çöküşün bir başlangıç evresi vardır. Belki de Deniz Kavimleri bu süreci hızlandıran faktörlerden sadece bir tanesiydi.

Hititlerin son yılları kuraklık-kıtlık ve açlıkla mücadele ederek geçmişti. Bu halkın mutsuzluğu anlamına geliyordu. Birçok tabletten bu dönemde içerde ayaklanmaların çıktığını, ülkeye bir kargaşa ortamının hâkim olduğunu öğreniyoruz. Ele geçen bir tablette şu sözler yazılıdır: “Ona, efendime temiz kalple… hizmet ettim… Sonradan Hatti halkı (başka) zorluklar çıkardıklarında, seni hiç ortada bırakmadım… Hatti halkı ona (krala) karşı günah işlediklerinde, ben (yine) sadık kaldım.” Bu sözlerde bir halk isyanının belirtileri açıkça görülmektedir. Ayrıca saray içinde de birtakım hareketler olmuş ve taht kavgaları baş göstermiştir.

Dışarıda ise, Asur yeniden bir güçlenme ivmesi kazanmış, Suriye üzerindeki kontrolünü arttırmıştı. Bu arada denizden gelen uluslar Hatti ülkesinde savaşarak ilerlemekteydi. Hitit müttefikleri olan Karkamış kralı Talmi-Teşup (Talmi-Teşub, I. Şuppiluliuma'nın büyük-büyük-büyük-büyük torunu olduğu sanılan Karkamış kralı. II. Şuppiluliuma tarafından kral olarak görevlendirilmiştir. Fırat'ın doğu kıyısındaki Lidar Höyük'te 1985 yılında bulunan kraliyet mühür baskılarına göre tahtından vazgeçerek tahtı oğlu Kuzi-Teşub'a bırakmıştır.) ile Ugarit kralı Ammurapi (Ammurapi , antik Suriye kenti Ugarit'in son Tunç Çağı hükümdarı ve kralıdır.) arasındaki bir mektuplaşmadan Ugarit donanmasının Lukka (güney-batı Anadolu) kıyılarına gönderildiğini öğreniyoruz. Ne var ki Alaşiya (Kıbrıs) istilacılarca ele geçirilir. Kısa bir süre sonra da Hitit devleti yıkılır.

Ammurapi gerçekten gemilerini ve askerlerini II. Suppiluliuma'nın yardımına göndermiş olabilir. Ancak bu sefer tehlike Ugarit'i vurur. Ammurapi, Alasiya’nın (Kıbrıs) hükümdarı Eşuvara’ya gemilerle yaklaşan Deniz Kavimlerinin tehdidi karşısında şöyle demektedir:

“Baba, dikkatle dinle, düşmanın gemileri (buraya) geldiler; şehirlerim(?) yakıldılar ve ülkemde şeytanca şeyler yaptılar. Babam bilmiyor mu ki tüm birliklerim ve savaş arabalarım(?) Hitit ülkesinde ve tüm gemilerim Lukka topraklarında? … Bu yüzden ülke kendi haline terk edilmiş durumda. Babam bilmelidir ki düşmanın buraya gelen yedi gemisi bize çok zarar verdi.”

Anadolu’nun birçok yerindeki arkeolojik kazılarda, bu döneme ait tabakalarda yıkıntı ve yangın izleri açıkça görülmektedir. İlginçtir ki Troya Savaşı da bu döneme tarihlenir. Bazı kaynaklarda Hattuşa’yı yakıp yıkanların Frigler olduğu bilgisi verilmektedir. Belki de Gaşka kabileleri de bu fırsatı kaçırmamış ve yağma hareketine katılmışlardı.

Hitit İmparatorluğu’nun devlet yapısı yıkılmıştır ama yarattığı uygarlık bir anda son bulmaz. Kuzey Suriye’ye ve Anadolu’nun güney-doğusuna çekilen Hititler, burada Geç Hititler olarak adlandırılan kent devletleri halinde örgütlenirler. Bunların başlıcaları: Karkamış, Tarhuntaşşa, Melid (Malatya), Kummuhu (Adıyaman), Patin (Antakya), Gurgum (Maraş), Sam’al krallıklarıdır. Bu devletler, Hitit kültürünü, M.Ö. 7. Yüzyıla kadar devam ettirmişlerdir. Tevrat’ın Hetoğulları diye söz ettiği ulus, işte bu Geç Hititlerdir.

Anadolu’da ya da bilinen en eski adı ile Hatti Ülkesi’nde kadim dünyanın en büyük devletlerinden birini kuran Hititler, bizlere büyük bir başkentten kaya anıtlarına, binlerce kil tabletten heykellere çok büyük bir miras bırakmıştır. Sadece bu topraklara özgü olan bir kültürün zengin bir hatırasıdır, Hititler. Ama biraz da Mısır’ın gölgesinde kalmış bir ulustur onlar. Aslında öyleymiş gibi bir imaj yaratılmıştır daima. Uygar Mısır’ın karşısında, barbar Hitit. Kadeş Savaşı’nın anlatıldığı Mısır tapınaklarından günümüzde yazılan modern romanlara kadar Hititler hep kötü olan “öteki”dir.

II. Şuppiluliuma dönemine ait onlarca çivi yazılı belge ve Luvi Hiyeroglifi ile yazılmış iki anıtsal kitabe Boğazköy’de (Hattuşaş) bulunmuştur. Bu iki kitabe eski vassalı Tarhuntassa’ya ve Alasiya’ya (Kıbrıs) karşı yapılmış savaşları kaydetmiştir. Kitabelerden biri, Nişantepe olarak bilinen mevkide bir kaya yüzeyinde, diğeri ise sarayın hemen güneyindeki reservuar setinin doğu köşesinde inşa edilmiş, kutsal bir mekân olduğu düşünülen ve 2 numaralı oda olarak bilinen yapının iç duvarlarındadır.

Ele geçen dokümanlarda her ne kadar başarılı seferlerden bahsedilmişse de MÖ 1170'lerin sonunda, Hitit Krallığı Deniz Kavimlerinin ve Kaşkaların işgaliyle sona ermiştir. II. Şuppiluliuma'dan sonra başka bir merkezi Hitit devleti kralı yoktur, ancak "Büyük Kral" unvanı bazı Geç Hitit krallıklarında bir süre daha kullanılmıştır.

II. Şuppiluliuma Heykeli

  • Şu anda Hatay Arkeoloji Müzesinde sergilenmekte olan II. Şuppiluliuma’nın 3 bin yıllık heykeli Reyhanlı ilçesi Demirköprü Köyü yakınlarında, Toronto Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timothy Harrison başkanlığındaki 8 ülkeden 47 kişilik bir ekiple beraber bulunmuştur.

  • Sakallı, bukleli saçlı, kollarında özel bileklikler olan heykelin üst kısmı sağlam bir şekilde bulunurken, heykelin alt kısmınaysa henüz ulaşılamamıştır.

  • Arka kısmında “Şuppiluliuma” ifadesi bulunan ve bazalt taşından yapılan heykel, 1,5 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 1.5 ton ağırlığındadır.

  • Heykelin en büyük özelliğiyse gözlerinin özel taştan siyah beyaz olarak yapılıp sonradan takılmış olması.

  • Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise böyle görkemli bir heykel görmediğini belirterek, “Bir elinde mızrak, bir elinde başak tutarak hem savaşmayı hem üretmeyi, kendi halkı için şiar edindiği simgeleniyor. Anadolulu önemli bir heykel. Kralın gözleri özel olarak vurgulanmaya çalışılmış’’ demiştir.

II. Şuppiluliuma

Hatay Arkeoloji Müzesi



57 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Persler

bottom of page